Yazar : Bülent SARIOĞLU
YEŞİLAY CEMİYETİ BAŞKANLIĞI TEMSİLCİSİ PROF. DR. CAHİT BABUNA: Tıp mensubu olarak, biraz da acaba beyin hücrelerinde neler oluşuyor ki insanlar yakalandıktan sonra artık bundan kurtulamıyorlar? Normal olarak, bilimsel olarak tazyik edilmiş olan, Dünya Sağlık Teşkilatı tarafından da ileri sürülen beyin hücreleri hakkında ve gelişmeleri hakkında bilgiler var. Bu beyin hücreleri yaklaşık olarak 100 milyar kadar doğuşta var, Cenabı Allah bize bunu vermiş ama altı yaşına kadar kullanılan zekaya hizmet ediyor ondan sonra atılıyor. Vücutta kullanılmayan her şey atılıyor. Eğer uzun zaman bir kolunuzu bağlarsanız sadece bir kolunuz gelişir öteki taraf kalır. İşte beyin hücreleri de kullanılmadığı zaman atılıyor. Özellikle bu uyuşturucu kullananlarda ve alkol kullananlarda özellikle Amerika’da çok fazla içki içildiği için de Alzheimer hastalığı o kadar yaygın ki, son başkanlarından Reagan bile şu anda kim olduğunu kendisi bile bilmiyor. Yani demek istiyorum ki sekseni geçtikten sonra her 2-3 insandan 1’i Alzheimer hastalığına ve hafızasını kaybetme özelliğine sahip. Işık parlaması gibi geçirgenliği artırıyor İşte buradaki hücrelere dikkat ediyorsunuz. 100 milyar kadar hücre dedim, hepsinin dendritleri var uzantıları. Aşağı yukarı bir hücrenin 15 bin uzantısı var. Uzantıların sonlarında sinapsisler var. Bu sinapsisler, bir hücreden öteki hücreye geçmesi için beynin emrinin yapılması yani motorik hareketlerin… O sinapsislerde özel şu ana kadar bilinmeyen, fakat son fizyolojik tetkiklerde artık görülebilen özel olarak maddeler istihsal ediliyor. O maddeler arasında dopamine, serotonin ve benzeri kimyasal özellikler var. Onlara âdeta ışık parlaması gibi birdenbire bu geçirgenliği artırıyorlar. Onun için bunu alan o anda zihninin açıldığını görüyor ve çalışmalarını kolayca yapabiliyor. Fasit bir daire Ancak dikkat ederseniz, bu şeyden sonra vücut derhâl harekete geçiyor ve bunları yok etmeye çalışıyor. Bir müddet sonra yok oluyorlar ve yok ettikleri için artık vücutta kalmıyor ve bu sefer yokluk çekiyor vücut. Yokluk çektiği için tekrar onu almak zorunda kalıyor ve böylece bir fasit daireye giriyor. Mesela bir sigara içerse ikincisini, üçüncüsünü ve paketler gittikçe çoğalıyor. İçki içtiği zaman akşamdan akşama içki dozları çoğalıyor ve aynı zamanda bu maddeyi almadan da duramıyor ve maddesizlikten kendisini korkunç derecede bir kapalı bir kafes içinde tutulmuş oluyor ve ne düşünmesini biliyor ne okula gidebiliyor ne evdeki insanlara önem veriyor. Bütün meselesi o bir an önce o uyuşturucuya katlanmaktır, kavuşmaktır. Normal hayata dönemiyor Burada gördüğünüz gibi, damardan enjekte edilme söz konusu. Burada biraz önce de söylediğim gibi değişik şekilde kullanımlar var. Burada da tarif ettiğim gibi çabuk geçmem lazım. Şimdi, buraya dikkat ediniz. Şurada normal olarak, ben şu anda bir konuşma yapıyorum, siz hepiniz dinliyorsunuz ve herkesin gayesi mümkün olduğu kadar bu konuşmaların özünü almak ve aklında tutmak ve onun için bizim merkezlerimiz genişlemiş durumda, normal olarak böyledir şu gördüğünüz gibi. Ancak uyuşturucu kullanan dikkat ederseniz nokta şeklinde. Çünkü onlarda dumura uğramış ve istediği zaman, eğer ki bu maddeyi almazsa bu dikkat merkezî aynı şekilde canlanmıyor, büyümüyor ve aktivite olmuyor. Onun için bu uyuşturucusuz duramıyorlar ve uyuşturucu kullanmadan normal hayatlarını, evliliklerini, çocuklarına şefkatlerini veyahut da ki öğretmen iseler okuldaki çalışmalarını ve memursa memuriyet yerlerindeki olan çalışmalarını yapamıyorlar. Bir müddet sonra bunların vücut, tabii ki bu yabancı maddeleri derhâl onlara karşı tedbir alıyor önce parçalıyor “monoamine oxidase” diye özel bir parçalama mekanizması var, maddeleri parçalıyor ve aynı zamanda hiç vücuda rezerv bırakmıyor. O kadar aşağıya iniyor ki, bu karamsarlığa düşüyor ve kafeste tutulmuş gibi, kuş gibi kendini zannediyor ve karamsarlıktan tekrar uyuşturucu maddeyi almak zorunda kalıyor. İşte o bağımlılığın fasit dairesi bu şekilde devam ediyor. Çocuklara kimlik vermek gerekiyor Tabii ki bu zehir alarmı gittikçe çoğalıyor. Bilhassa eskiden, ailelerimiz vardı, büyük aileler vardı. Belki okumamışlar ama hayat okulundan geçmişlerdi. Dünyanın en büyük üniversitesi, en faydalı üniversitesi hayat okuludur. O hayat okulunda okuyan kimseler iyiyi ve kötüyü ayırabiliyorlar, onları biliyorlar. O eskilerden yani büyük aileler, anneler, dedeler, halalar, teyzeler, dayılar, onlar çocuklara bu hayat okulundan olan iyiyi ve kötüyü ayırmak özelliklerini veriyorlardı. Şimdi, anne çalışıyor, baba çalışıyor, çocuklar evde kalıyor ya kapıcının çocuğu geliyor, kızı geliyor, veyahut da ki herhangi bir başka, onun nesi var ki, nesini verecek kendilerine, eğitim olmuyor ve bu şekildeki olan çocuklar âdeta terk edilmiş oluyor. Para sadece çocuklara hiçbir şey yapmıyor. Şefkat gerekiyor, sıcaklık gerekiyor, aile hayatı gerekiyor ve çocuklara kimlik vermek gerekiyor. Bu çocuklara bu kimlik ve aidiyet ve özellikleri veremezseniz ve mesuliyeti veremezseniz onlar ailede ben neyim diye sorgulamaya çalışıyor. Ailede bunu bulamazsa, anne, baba herhangi bir şekilde iyi ortam oluşturamazsa çocuklar gittikçe evden uzaklaşıyorlar, sokağa düşüyorlar ve sokak çocukları bu şekilde organize oluyorlar. Şimdi, bu uyuşturucu kullanarak gittikçe bunun derinlemesine giriyorlar. Tabii ki bunun çeşitli cezaları var. Mesela Amerika Birleşik Devletleri’nde olan bir şeyi örnek olarak aldım. Dikkat ederseniz bu uyuşturucu, LSD, marihuana, krek dediğiniz kokain, toz kokainler, metafetamin ve değişik şekildeki şeyler onları gramlarla ölçüyorsunuz. Kimine beş yıl, mesela şu kadar gram olursa beş yıl onun üzerindeyse on yıl hapis cezası veriyorlar. Bu şeyler çalışıyor. Uyuşturucuya alışma safhaları Birinci safha, çocuk aldığı zaman bu şeyi diyelim ki en çok bedava veriyorlar. “Bu zihin açıcı haptır. Bunu al hiçbir derdin kalmaz. Hiçbir şeylerden hayatı tamamen tozpembe görürsün ve bütün dertlerin yok olur. Sen mutlu bir insan olursun.” diye çocuklar öyle aldatılıyor. Eğer ki isteyerek almazsa çocuklar, daha önce duymuşsa kötü bir şey olduğunu, ondan sonra bu partilerdeki olan durumlarda sularına, gazozlarına veyahut da ki içkilerine karıştırıyorlar, bu şekilde veriyorlar. İşte bu partiler genellikle okulu bitirme partileri, doğum günleri veyahut da ki başka herhangi bir şey. Bilhassa kulüpler. O kulüplerdeki olan bütün tempolu müzik, o yüksek derecedeki, sağır edici müzik insanları âdeta trans hâline getiriyor ve tempolu müzik kendi normal hayatını üst dereceye yükseltmiş gibi oluyor ve çocuklar kendilerini kaybedercesine her şeye evet demeye geçiyorlar ve hayır demeyi unutuyorlar. İşte, bu birinci safha tadım. Mesela alkole, sigaraya kimse isteyerek başlamaz ama arkadaşları, etraftakiler onlara “Alkol kullananlar modern insan, alkol kullanmayanlar eskide kalmış insanlar, alkol kullananlar veyahut da ki sigara kullananlar örnek insan. Bakın Amerika’da bütün kovboylar dahi sigara kullananlar ve bir zamanlar moda idi.” diyor. Ben bakmayın böyle konuşuyorum ama ben seksen bir yaşını geçtim. Allah’a çok şükür alkolden, sigaradan ve uyuşturucu olmadı, rast gelmedi ve ben de tanışmadım. DNA’ya göre değişiyor Şimdi, vücut kabul etmiyor, ilk sigaranızı yakıyorsunuz. Başlıyor gözlerinizden yaşlar. Ben de ilk sigaramı yaktım, söylüyorum ağız tiryakisi, bir zamanlar çok modaydı. 70’li yıllarda sigara içmeyen modern değildi. Misafir geldiği zaman ilk ikram sigaraydı ve en modern sigaralar takip edilirdi. Ben çok şükür ağız tiryakisi olarak kaldım ve sonra çabuk kurtuldum. Yani demek istiyorum ki vücut reaksiyon gösteriyor, istemek kabul etmek istemiyor. Ama zorlama dışarıdan arkadaşlardan ve örnek insanlardan, bunu illa içeyim diye zorluyor kendisi ve vücuda zorla kabul ettiriyor. İçki de öyle ilk kadeh aldığın zaman hiçbir şeye benzemiyor ve tatsız tuzsuz bir şey deniliyor ama sonradan zorla kendini alıştırıyorlar. İşte bu durumdaki olan şeyler birinci derecede, birinci kadeh ikinci kadeh şeyler yavaş yavaş imkânını açıyor. İkinci kadehten sonra artık durmak çok zor oluyor. Bazı kimselerin karakterine, genlerine, DNA’sına göre ve çok çabuk oluyor bu mesafe, alışma. Bazı kimselerde haftalar sürebiliyor. Davranış safhası İkinci safhada ise, bu davranış safhası, habituation safhası, yani davranış safhası. Artık çocuklar kendi arkadaşlarını terk ediyorlar; anne, babasını terk ediyorlar, okullarındaki arkadaşlarını terk ediyorlar. Neden? Çünkü kendilerine daha samimi arkadaş bulmuşlar. Kendilerine bir görev vermiş, kendilerine özellik tanımış, kendine kimlik vermiş, kendilerine öz benliklerini tanımış insanlar. Bu çocuklar artık yavaş yavaş eski arkadaşlıklarından uzaklaşıyorlar, yeni arkadaşlıklara başlıyorlar. O da ya sigara içecekler ya uyuşturucu kullananlar veyahut da ki madde kullanmalar. Canlı bomba bile olur Şimdi, üçüncü safhaya geliyoruz. Artık o hava, su, ekmek, yemek, gıda gibidir. Artık ondan kurtuluş yoktur. Artık ona nasıl üç kere gıda alıyoruz, o şekildeki o durumdaki biraz önce de izah ettim. Vücut bunları parçalıyor, aldıkları alkolden, maddeden, verdiği şeylerden parçalıyor atıyor vücut. Vücut kendini koruyor , ama, biz aklımızla illa alıyoruz tekrar ve tekrar aldığımız zaman, o zaman o kadar alışkanlık oluyor ki, artık ondan kurtulma imkânı yok, fasit daireye girmiş oluyoruz. Artık, onu ilkten ona ikram ediyorlar, sonra onu alıyorlar yanlarına uyuşturucunun nasıl yapıldığını öğretiyorlar veyahut da nasıl satıldığını; ondan sonra onları gezdiriyorlar ve kolaylıkla satıcı yapıyorlar. O satıcılığı yaptıkları zaman, artık bunlar tam fasit daireye girmiş ve oradan para kazanmaya çalışıyorlar. Artık bunlar, kadınsa hiçbir namus söz konusu değil, fuhuş da yapabilir, hırsızlık da yapabilir, hatta canlı bomba olarak bile kullanılabilir. Çünkü, takdir edersiniz, sadece Türkiye’de değil birçok yerde canlı bombalar hep böyle uyuşturucuya alıştırılmış ve sonradan da onunla beraber yaşamış insanlardan. İşte, bu uyuşturucunu üçüncü devresinde, kesinlikle duraklama yok. İkinci devresine kadar, başlangıca kadar duraklama, tekrar geri dönüş yapılabilir, ama, ondan sonrası mümkün değil. İşte, merkezî sinir sistemindeki etkileri… Bunlar narkotik gibi ve aynı zamanda değişik şekildeki hipnotikler gibi kullanılır ve etki yapar. Beyinde 100 trilyon canlı hücre var Şimdi ben size söylüyorum: Allah korusun, ben gidiyorum, uçak düştü ve aynı zamanda bir kaza oldu, ölmedim, yaşıyorum, fakat, korkunç sancılarım var ve doktor bana morfin yapıyor. O morfin vücutça… Biliyorsunuz, aşağı yukarı 100 milyar beyin hücresi var. İnsanın bir milyarı dakikada 60 saysa, sekiz saat günde, yetmiş beş yılda sayması mümkün. O kadar büyük bir rakam. Bizim para küçüldü daha önce, çok biliyoruz, milyara hiçbir önem vermiyoruz, ama, milyar çok büyük rakam. 100 milyar beyin hücresi ve 100 trilyon da canlı hücre var. Bu canlı hücrelerin hepsi kod edilmiş, hangi hücrenin ne iş yapacağı ve mesela, bir beyin hücresi sadece ve sadece bu merkezde çalışıyor ve sadece solunum kontrolünü yapıyor, öteki sadece kalp kontrolünü yapıyor, beriki, mesela mide hücresi sadece mide usaresini idare ediyor ve bu şekilde kullanılan hücreler birbirine bağlıdır. Şimdi, morfine gelelim. Şayet ilan için yapılan morfin ayarlı bir doz şeklinde yapıldığı için, vücut bütün canlı hücrelerle bildiği için, ona o kadar büyük reaksiyon vermiyor, bu kaideye girmiyor, biraz önce gösterdiğim kaideye girmiyor. Bu, âdeta ona yönlendirilmiş gibi, sanki posta adresi yazılmış gibi bir şekilde… Tabii ki, öyle değil, ama, vücut, onu o şekilde kullanıyor ve uzun zaman ancak yapılırsa, suistimal edilirse vücut alışkanlık gösteriyor. Aksi takdirde, kolayca göstermiyor. Aynı şekilde, diğer yaralanma ve böbrek sancılarında da yapılıyor bu türlü sancıları azaltıcı, ağrı giderici ilaçlar. Barbitüratlar da buraya geliyor. Barbitüratlar, biliyorsunuz, uyku ilaçları. Uyku ilaçları, fazla kullanılırsa alışkanlık yapıyor. Artık, o alışkanlıklar var. Biliyorsunuz, bir de şu var… Kusura bakmayın, hazır bu imkânı yakalamışken, biraz teferruatlı olarak sizleri biraz daha bizim sahamızla ilgili bilgi sahibi yapmak istiyorum. Gerçi, benden daha fazla bilgisi olanlar da var, kusura bakmasınlar, ama, ben bu bilgileri sunmak istiyorum. Beyin suistimali anlıyor Şimdi, bunu size şöyle vermek istiyorum: Eğer ki biz bu maddeyi suistimal etmeye başladığımız anda, beynimiz bunu biliyor, biz kendi kendimizden saklayamıyoruz, sizden, bizden, öteden, beriden saklayabiliriz, gizli bir iş yapabiliriz. Ama, kim kendisinden kaçabilir? Kimse kendisinden, beyin merkezinden kaçamaz. Beyin merkezi bilmiyor mu ki, biz bunu suistimal ediyoruz; biliyor. O zaman, aynı şekilde bunun reaksiyonları da ona göre oluyor. Onun aldığı tedbir de ona göre oluyor. Bu şekildeki suistimaller gittikçe çoğalırsa, bu sefer alışkanlık oluyor ve bağımlılık söz konusu oluyor. Bu şekilde bağımlılıklar devamlı olarak vücudu sarıyor. Bundan kurtulmak da çok zor.