4.02.2020 11:16:10
Yazar : Türey KÖSE
Başkentin merkezinde yer alan “milli iradenin” sembolü, “kaderimize yön verilen” TBMM binası, 3. meclis binası. Bu bina 6 Ocak 1961 tarihinde hizmete açılmış ve Avusturyalı mimar Prof.Clemens Holzmeister’ın imzasını taşıyor. Bugün Meclis’te 550 milletvekili var -yani olması gerekiyor, 8 milletvekili hapiste- 5 bin civarında kişi çalışıyor, 650 polis ve “bir tabur asker” görev yapıyor. Günde ortalama 3 bin yurttaş da “ziyaretçi” olarak Meclis’e geliyor. Ziyaretçilerin kimi çocuğuna iş arıyor, kimi iş takibine geliyor, kimi de çıkacak yasalar için kulis yapıyor. Anadolu’nun dört bir yanından yüzlerce öğrenci de turlarla Meclis’e getiriliyor ve “yönetenlerin” mekânını geziyorlar... TBMM’nin üç ana girişi var. “Protokol”ün kullandığı Çankaya kapısı, ziyaretçilerin kullandığı Dikmen kapısı ve daha az kullanılan Güvenlik (Caddesi) kapısı. Başkente ilk kez gelen, hele de ilk kez Meclis’e yolu düşen bir yurttaşın işi kolay değil. Önce doğru kapıyı bulması gerek; eğer Çankaya kapısına giderse, geri çevrilip Dikmen’e yönlendiriliyor. Giriş kartı alıp ana binaya geldiğinde yüksek tavanlı, odalarla, koridorlarla, labirentlerle dolu bu bina içinde kolaylıkla kaybolabilir. Bereket, adım başı yolunu sorabileceği bir güvenlik görevlisine rastlar. Ziyaretçiler ana binada daha çok 2. kattaki grup başkanvekillerinin kapısını çalıyorlar. Ya da halkla ilişkiler binalarında bölgelerinin milletvekillerini ziyaret ediyorlar. Bazen, çatıya çıkan protestocular da eksik olmuyor... ‘Psikoloji bozan’ koltuklar Meclis binasının ön cephesindeki bronz kapıların yer aldığı “şeref girişi” sadece Cumhurbaşkanı, Başbakan ve kabine üyeleri tarafından kullanılıyor. 50 yaşındaki bu anıtsal ana binada yer alan genel kurul salonu yenilenerek 1998 yılında hizmete açıldı. O “ünlü” tanesi 4 bin 800 dolar olan ceylan derisi koltuklarla. O kadar para harcandı da ne oldu? Bu koltuklar milletvekillerinin “psikolojisini bozdu”. Çalışma Bakanı Faruk Çelik geçen dönemde “Bu koltuklar sürekli gözümüzün ve beynimizin yorulmasına neden oluyor. Bu koltuklar yüzünden uzun süre içeride kalamıyoruz, arkadaşlarımız Meclis’in içinde oturmakta zorlanıyor, verimli çalışamıyoruz” diye yakınmıştı. Turuncu ve beyaz renklerin hâkim olduğu genel kurul salonu tarih boyunca kurulmuş 16 Türk devletini sembolize eden bohemya kristalinden yaptırılmış 16 avize ile aydınlatılıyor. Bu avizeler Prof. Holzmeister’ın bürosunda çizilip Çekoslovakya’da özel olarak yaptırılmış. Bu dönem 79 kadın milletvekili genel kurul sıralarında oturuyor. Yine de, genel kurul salonuna baktığınızda koyu renk takım elbiseli erkek egemenliğinin değişmediğini görüyorsunuz. Genel kurul salonunun yukarısında basın, dinleyici ve şeref locaları yer alıyor. Dinleyicilerin uyması gereken kurallar var, örneğin alkışlayamazlar, slogan atamazlar. Ancak bu kurallara her zaman uyulmuyor. 1996’da 8 öğrenci “Öğrenim hakkımız engelenemez. Paralı eğitime hayır” yazılı pankart açmıştı. Bu eylemlerini 6’şar yıl hapis cezasına çarptırılarak ödediler. İktidar ve muhalefet milletvekilleri genel kurul salonundan iki ayrı “kulis”e çıkıyor. Özellikle grup toplantılarının yapıldığı salı günleri iktidar kulisini AKP milletvekilleri, bakanlar, korumaları, danışmanları, partililer ve iş takipçilerinden oluşan büyük bir kalabalık dolduruyor. Muhalefet kulisinde CHP’lilerle, MHP’li ve BDP’liler bir arada. Tiryaki milletvekilleri sık sık kulislerden bahçeye çıkarak sigara molası veriyor. Bahçede kış koşullarında rahat sigara içilebilmesi için oluşturulan yanları açık, üstü kapalı çardaklar tiryakilerin hizmetinde. Meclis’te görev yapan çok sayıda gazeteci de ana binada çalışıyor. Basın koridorunda birçok gazete ve TV’nin bürosu yanyana. Bu birliktelik bazen çok işe yarıyor. Geçtiğimiz dönemlerde kulislerin gazetecilere kapatılacağı haberleri çıktığında bir anda örgütlenip, Meclis içinde protesto yürüyüşü yapmışlığımız vardır. Ve hatta, bu protestoyu parti grup toplantılarını “izlememe”, Meclis’ten haber yazmama noktasına dek taşımıştık... Meclis’in duvarları tablo Koridorların, kulislerin duvarlarında Atatürk resimleri ile savaş ve manzara resimleri sergileniyor. Geçen dönem AKP Adana Milletvekili Recep Garip’in resimleri satın alınmış ve Meclis duvarlarına asılmıştı. Neyse ki, artık bu resimler kaldırıldı. Meclis duvarlarına bu dönem Milli Saraylar koleksiyonunda yer alan Rus manzara ressamı Ayvazovski ile Padişah 2. Abdülhamit’in Osmanlı Saray Ressamı olan İtalyan ressam Fausto Zonaro’nun bazı eserlerinin röprodüksiyonları dikkat çekiyor. Benim en çok beğendiğim, kütüphane girişindeki ressamını öğrenemediğim -diğer resimlerdeki gibi yanında ressamının adının yazıldığı bir plaka yok- bir kadın resmi. Bu resimdeki kadınla selamlaşıp kütüphaneye girdiğinizde iki yanınızda yer alan gazete ve dergi okuma salonlarında sadece ulusal basını değil, dünya basınını da izlemeniz olanaklı. Koridorun sonundaki Meclis kütüphanesi hem milletvekilleri, hem de araştırmacılar için çok zengin bir koleksiyona sahip ve ana binadaki en etkileyeci mekânlardan biri... ‘Vişneli tayfır’ Ana binadaki lokantaya gelince; burası kamuoyunun en iyi tanıdığı yer. Milletvekilleri, Anadolu’nun dört bir yanından gelen seçmenlerini duvarlarında porselen ve çini tabakların yer aldığı bu lokantada ağırlar. Meclis’e her yeni gelen gazetecinin ilk yaptığı haberlerden biri de, bu lokantadaki fiyatlar ve mönü olur. Yemek listesi, yanlarına kalori rakamları eklenerek yenilenirken, mönüdeki en “spesiyal” yiyecek “vişneli tayfır”dır. Adını daha önce hiç duymadığım, Meclis dışında hiçbir yerde görmediğim bu tatlı vişneli, ananaslı, muhallebili, jöleli bir tür kek. Fiyatı da 2 lira. Meclis muhabirlerinin ikinci değişmeyen konusu da; milletvekili maaşları. 10 bin lirayı aşan maaşlar sürekli haber ve eleştiri konusu oluyor. Milletvekilleri, halkın temsilcilerinin sırtlarını ekonomik çıkar gruplarına dayamadan siyaset yapabilmesi için maaşlarının yüksek olması gerektiğini savunuyor. Bunda bir haklılık payı olabilir belki ama önce milletvekilliği “hizmet” mi “meslek” mi sorusuna yanıt vermek gerekmez mi? Asgari ücretin 658 lira olduğu bir ülkede elbette milletvekili maaşları tartışılır ve haber konusu olur... Meclis ana binasının karşısındaki A ve B bloklarından oluşan halkla ilişkiler binalarında milletvekillerinin odaları yer alıyor. “Milletvekili” olarak Meclis’e gelen anlı şanlı “eski” Genelkurmay başkanlarının, sendika başkanlarının, genel müdürlerin Meclis’teki ilk “hayal kırıklıkları” bu 5-6 metrakerelik küçücük odalar oluyor. Bu binaların arkasında Meclis camisi yer alıyor. Geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz Behruz Çinici’nin imzasını taşıyan cami alışageldiğimiz o görkemli camilerden çok farklı. Ağa Han ödülü sahibi Çinici, minaresi ve kubbesi olmayan bu camiyi yaparken “Hz. Peygamber’in evinin sadeliğinden esinlendiğini” söylüyordu. Özellikle cuma günleri bu cami dolup taşarken, tüm bakanlıklardan kendilerini devlet büyüklerine “göstermeye” çalışanlar da Meclis’e akın eder. Bazen nefes almak için bahçede yürüyüşe çıktığımda, cami önündeki küçük havuzda salınan nilüferleri selamlamadan geçmem. Binaların arka tarafında yer alan bakımlı park da, başkentin en güzel ve büyük yeşil alanlarından... Rakı yalnızca resimde... 2013 yılında milletvekilleri yeni halkla ilişkiler binasına taşınacak. 2015 yılında askeri tabur Meclis’ten gidecek. Gidebilir. Ama şunu anımsatmadan geçmek olmaz; askeri taburdaki dev ağaçların gölgesinde yemek yiyip, birkaç kadeh şarap, ya da rakı içmenin keyfi büyüktür. Geçen dönemlerde özellikle geceye uzayan oturumlarda bazı milletvekilleri de buraya uğrayıp bir kadeh içki içerlerdi. Meclis lokanta ve kafetaryalarında sadece bira satılır, yıllardır bira içen birini görmediğimi de söylemeliyim -gazeteciler hariç-. Sadece yabancı heyetlere verilen özel yemeklerde şarap servisi yapılıyor. “Eskiler” 12 Eylül darbesi öncesinde meclis lokantasında şarap içtiklerini anlatıyorlar. Bugün sadece, Meclis Lokantası duvarındaki Yaşar Çallı imzalı resimde Atatürk’ün önündeki masada görebilirsiniz “milli içkimiz” rakıyı... 28 Ekim 2011 tarihli Cumhuriyet Ankarada yayımlanmıştır.