Yeni bütçe ‘devlette ciddi yönetim’ sınavına sahne olacak | Parlamento Muhabirleri Derneği

Yeni bütçe ‘devlette ciddi yönetim’ sınavına sahne olacak

4.02.2020 11:16:10


Yeni bütçe ‘devlette ciddi yönetim’ sınavına sahne olacak

TBMM’yi yeni bir dönem beklerken, her yeni dönemin en uzun mesafeli maratonu bütçe konusunda kafalar biraz karışık. Gerçekçilikten uzaklığı konusunda yurtiçi ve yurtdışından gelen tüm uyarılara rağmen yasalaştırılmış, birkaç ay içinde öngördüğü tüm veriler altüst olmuş bir bütçenin üzerine yeni bütçe nasıl yapılacak? Kalem oyunları ile toparlanabilen, son dakikalarda bile eksikleri tamamlanmadan TBMM’ye sunulan bütçe tasarısı Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yeni hiçbir şeyin konuşulmadığı uzun oturumlar boyunca yüzeysel bir biçimde oylanarak Genel Kurula mı gelecek?

Yazar : Yelda ATAÇ

Bunun sonucunda, haftalarca süren bütçe mesaisi siyasi iradenin “başarısını” savunma kaygısıyla boş bir metin olarak mı kanunlaşacak? Dahası, bol keseden dağıtılan teşvik paketlerinin yarattığı milyarlarca liralık maliyet bütçeyi nasıl şekillendirecek? Kitlelere yararı çok tartışılan bu teşviklerin maliyeti hangi kalemlerde toplumun genelinden çıkarılacak? Tarih 17 Ekim 2008’i gösterdiğinde her yıl olduğu gibi günün en önemli beklentisi yeni yılın bütçe tasarısı idi. Gece yarısına kadar TBMM Başkanlığı’na sunulması gereken bütçe tasarısı, başta bütçe büyüklüklerini haberleştirecek olan gazeteciler olmak üzere ilgili tüm kesimlerce bekleniyordu. Gece yarısına kadar tasarıyı bekleyen gazeteciler o gece elleri boş döndüler.Tasarı yasal mecburiyet nedeniyle o gece Meclis’e sunuldu, ancak öyle bir düzensizlik vardı ki temel verileri içeren dokümanlar toparlanıp gazetecilere verilemedi. Ertesi günden itibaren veriler ortaya dökülmeye başlayınca Maliye Bakanlığı’nın bütçe hazırlayışı ile ilgili kafalarda bulunan soru işaretleri daha da arttı. Küresel kriz Türkiye’yi sallamaya çoktan başlamıştı, vereceği zararı gösteren öncü sinyalleri göz ardı etmek için üç maymunu oynamak gerekliydi. Son stand-by anlaşması Mayıs ayında sona erdirilen IMF kadar yurtiçi otoriteler de bütçenin nasıl bağlanacağına anlam veremediler. Ekonomi yönetiminin sonbaharda yeni anlaşmanın sağlanacağını öngördüğü IMF ile iplerin kopma noktasına gelmesinde en önemli unsur Meclis’e sunulan bu tasarı oldu. 2009 yılında nasıl bir küçülme oranı ile karşılaşılacağı tartışılmaya başlanmışken, yeni bütçe tasarısı yüzde 4 büyüme öngörüsünü koruyordu. Bütçe açığı, faiz dışı fazla öngörüleri inanılmaz bir rahatlığa işaret ediyordu. Plan ve Bütçe Komisyonu mesailerinin içi boşaldı Böyle tartışmalı bir bütçe tasarısının geldiği Plan ve Bütçe Komisyonu’nda ne mi oldu; hiçbir şey. Her geçen yıl içi boşalan oturumlar yüzeysellikte zirve yaptı. Memleketlerine daha fazla ödenek sağlama çabasından bir adım ileriye gidemeyen vekiller bitmez bilmez saatlerce konuştular. Arada tek-tük rastlanan, bütçeye gerçekçi biçimde eleştiri yönelten vekiller, iktidar tarafından ciddiye alınmadı. Bakanlıklar ve kurumlar, bütçe görüşmelerini tüm kamuoyunun artık ezberlemiş olduğu, “başarı öykülerini” anlatarak haftalarca süren mesaiyi doldurdular. Durum öyle vahimdi ki komisyondaki bütçe görüşmelerini izleyen gazeteciler ne yazacaklarını bilemediler; hiçbir şey yeni değildi. Küresel alanda fırtınalar koparan bir kriz yokmuşçasına hazırlanan ve kabul edilen 2009 yılı bütçesi 259 milyar 156 milyon TL gider, 248 milyar 758 milyon TL gelir, 10 milyar 398 milyon TL açık öngörüyordu. 47 milyar 102 milyon TL faiz dışı fazla verilmesi planlanmıştı. Devletin bütçesi iki ayda hayal ürününe dönüştü Ocak-şubat dönemi bütçe sonuçları geldiğinde, devletin bütçesinin ne kadar gayriciddi bir biçimde hazırlandığı inkar edilemeyecek biçimde ortaya çıktı. İki ayda yıllık bütçe açığı hedefinin yüzde 99.6’sı gerçekleşmişti. Mart sonuçları geldiğinde manzara kabustan farksızdı. Yıllık 10 milyar 398 milyon TL açık vermesi hedeflenen bütçe, yılın ilk üç ayında 19 milyar 127 milyon TL açık vermişti. Üç ayda yıllık hedefin yüzde 184’ü gerçekleşmişti. Çünkü kriz yokmuşçasına hareket etmeyi sürdüren siyasi irade bol keseden dağıtmış, krizin vurduğu tüm kesimlerin ekonomik faaliyetleri durgunluğa girince vergi gelirlerinde gerileme yaşanmıştı. Yılın ilk altı ayı itibari ile de bütçe açığı hedefinin yüzde 223.2’si, faiz dışı fazla hedefininse yüzde 8.6’sı gerçekleşmiş durumda. Cumhuriyet tarihinin ikinci en yüksek küçülmesi ile büyüme hedefinin yerinde yeller esiyor. Bütçe öyle geçersiz bir metin haline geldi ki hükümet de açık öngörüsünü 50 milyar TL’ye çıkarmak zorunda kaldı. Kabine revizyonunun ardından Maliye Bakanlığını devralan Mehmet Şimşek bile bütçenin içler acısı halini kabul etmek zorunda kaldı. (O bütçe hazırlanırken Şimşek’in Hazine’den sorumlu Devlet Bakanlığı koltuğunda oturması ise ayrı bir tartışma konusu elbette.) Buna karşın ekonomi otoritelerinin ek bütçenin şart olduğu değerlendirmelerine kulak tıkandı. Küçülme ve teşvik paketlerinin faturası yeni bütçeyi vuracak 17 Ekim’de TBMM Başkanlığı’na sunulacak yeni dönem bütçesini, üzerine kurulduğu enkaz sayılacak mevcut bütçenin olumsuz etkisinden çok daha fazlası bekliyor. Öncelikle Nisan ayına kadar inatla korunan büyümenin aslında yaşanmayacak olması büyük yük getirecek. Yurtiçi ve yurtdışından otoritelerin biraz daha düşük ya da yüksek de olsa yüzde 5 civarında tahmin ettiği 2009 GSYH küçülmesi,  bu oranda gerçekleşirse bütçeye 60 milyar TL civarında yük getirecek. Krizin yarattığı bu manzaraya karşı hükümetin havalarda uçuşan paketlerinin maliyeti ise ayrı bir dert. Son açıklanan teşviklerle öngörülen tutar 60 milyar TL’yi aşmıştı. Ki bu rakam da tahminden öte gidemiyor çünkü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın son büyük paketi açıklarken belirttiği gibi, teşviklerden kapsama giren herkes istediği gibi yararlanabilecek ve bunun için gereken kaynak bulunacak.  Görüldüğü üzere ortada hazır bir kaynak falan yok. İlk etapta görülen de kriz nedeniyle zaten sekteye uğramış tüketim üzerinden alınan vergilerde artırım ile kaynak yaratılması. IMF ile bir türlü yoluna koyulamayan görüşmeler de mutlaka bütçeye yansıyacak. İktidarın çeşitli kanatlarından zaman zaman gündeme getirilen “IMF olmasa da olur” formülü de derde çare değil. Çünkü IMF olsa da olmasa da Türkiye’nin bir “mali kural”a ihtiyacı var. Ve faiz dışı fazla yaratmaya dayanan IMF anlaşmasının bitmesinin üzerinden bir yılı aşkın süre geçmiş olmasına karşın halen Türkiye kendi uygulayacağı bir “mali kural” getirmeyi bırakın belirleyebilmiş bile değil. Hal böyleyken bu dönem de TBMM’yi son anda toparlanan bir bütçe tasarısı, yeni hiçbir şey içermeyen komisyon görüşmeleri, siyasal tartışmalara malzeme olmaktan öteye geçemeyen  bir bütçe kanunu mu bekliyor acaba? Türkiye ekonomisinin en zorlu dönemlerinden birinden geçtiği bu ortamda; iktidar, ekonomi yönetimi ve muhalefeti, bütçede bir “ciddi yönetim” sınavı bekliyor gibi.
Parlamento Muhabirleri Derneği
2019