Abdullah Karakuş’un kartı geri verilmeli
Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Fikret Bila, Ankara 9. İdare Mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararı üzerine Başbakanlık Muhabiri Abdullah Karakuşun durumunu yazdı. Fikret Bilanın yazısını aşağıda yayınlıyoruz.
BAŞBAKANLIK bir süre önce muhabirimiz Abdullah Karakuş’un akreditasyon kartını iptal etmişti. Karakuş’la beraber bazı Başbakanlık muhabirlerinin kartı da yenilenmedi. Kararın “yalan, uydurma, düzmece haber yazdıkları” gerekçesiyle alındığı açıklanmıştı. Dönemin Başbakanlık sözcüsü Akif Beki, bazı haber örnekleri de vererek muhabirlerimizi “yalan” haber yazmakla suçlamıştı.
O zaman bu karara karşı çıkmış ve Abdullah Karakuş’un hiçbir zaman yalan haber yazmadığını, hiçbir haberine mahkemelerden tekzip gelmediğini, 15 yıldır Milliyet Ankara bürosunda başarılı bir muhabir olarak çalıştığını yazmıştım. Kararın, Başbakan‘ın veya sözcüsünün hoşuna gitmeyen haberler yapan veya sorular soran gazetecileri uzaklaştırmak için alındığı belliydi.
Nitekim, Ankara 9. İdare Mahkemesi, yürütmeyi durdurma kararı verdi. Muhabirimiz Abdullah Karakuş’un açtığı davada yürütmeyi durdurma kararı veren mahkeme, ayrıca bir de hukuk dersi verdi.
Akif Beki’nin “yalan haber” örneği diye sunduğu haberlerin “yalan haber” niteliği taşımadığına da hükmeden mahkeme, uygulamanın bir çeşit “sansür” olduğunu da dolaylı olarak kabul etmiş oldu.
Ders gibi gerekçe
Ankara 9. İdare Mahkemesi’nin Abdullah Karakuş lehine verdiği yürütmeyi durdurma kararının gerekçesi, başta Başbakanlık olmak üzere akreditasyon uygulayan kurumlar için ders alınması gereken nitelikte...
Mahkemenin oybirliğiyle aldığı kararda, muhabirimiz Abdullah Karakuş’un haberlerinin basın ahlak ilkelerine aykırı tarafının bulunmadığı vurgulandı. AİHM’nin basın özgürlüğü yorumlarını anımsatan Ankara 9. İdare Mahkemesi, kararında şöyle dedi:
“Basının değer yargıları ve kanaatleri kanıtlamakla yükümlü tutulması, yerine getirilmesi olanaksız bir istemdir. Olgulara dayanan haberlerde kanıtlama yükümlülüğü aranacak ise de gazetecinin iyi niyet savunması yeterli kabul edilmelidir. Bu bağlamda gazeteci ve yayın, meşru bir amaç güdüyorsa, konu halkı ilgilendiriyor ve doğrulamak için makul bir çaba gösterilmiş ise iyi niyet ‘var’ kabul edilmelidir.
Gazeteci, belirli bir bilginin doğru olduğuna inanmak için yeterli nedene sahip ise cezalandırılmamalıdır. Gerçeği kanıtlama yerine gazeteciyi sadece makul bir araştırma yapma ve haberin doğruluğunu iyi niyetle var sayma konusunda yükümlü tutmak geremektedir.”
Hukuka uygunluk yok
Mahkemenin, Karakuş’un akreditasyon kartının yenilenmemesini hukuka aykırı bulduğu kararında şu gerekçe de yer aldı:
“Basın özgürlüğünün kötüye kullanılarak ağır şekilde ihlal edildiğine ilişkin bir saptama olmaksızın gazeteciliğin olağan sınırları içindeki haberin yanlış çıkabilme durumunun sonrasında düzeltme ve cevap hakları tanınmak suretiyle giderilmesi yolunun açık olduğu ve uygulamanın gazetecilerin haber yapma iradelerinde caydırıcı etki oluşturacağı göz önüne alındığında, davacının akreditasyon kartının yenilenmeyerek, iptaline ilişkin işlemin basın özgürlüğüne aykırı olduğu ve hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”
Kart geri verilmeli
Şimdi Başbakanlık, Abdullah Karakuş’un akreditasyon kartını geri vermeli. Mahkemenin kararı bunu gerektiriyor.
Karakuş’un örnek gösterilen haberleri, “yalan, uydurma, düzmece” değildi. Bu, mahkeme kararıyla da doğrulandı.
Bu karar, Başbakanlık muhabirinin görevini nasıl yapması gerektiğine basın sözcüsünün veya müşavirinin karar veremeyeceğini, keyfi bir şekilde hem de ağır suçlamalarla kartı iptal edemeyeceğini de ortaya koydu.