BASIN-SİYASET İLİŞKİSİ PANELİ... | Parlamento Muhabirleri Derneği

BASIN-SİYASET İLİŞKİSİ PANELİ...


BASIN-SİYASET İLİŞKİSİ PANELİ...

TBMM BAŞKANI TOPTAN: "BASININ TOPLUM ADINA ÜSTLENDİĞİ ÖNEMLİ GÖREVLERİ YERİNE GETİREBİLMESİNİN VAZGEÇİLMEZ KOŞULU ÖZGÜR VE TARAFSIZ OLABİLMESİDİR" "BASINI ÖZGÜR OLMAYAN BİR ÜLKENİN ÇAĞDAŞ KANATLARINDAN BİRİ KOPUK DEMEKTİR" "BASIN TOPLUMUN HEM SESİ, HEM DE YOL GÖSTERİCİSİDİR" "DEMOKRASİ KÜLTÜRÜNÜN YERLEŞMESİ, BİR YAŞAM BİÇİMİNE DÖNÜŞEREK KÖKLEŞMESİ BASININ KONUMU VE YAPISIYLA DOĞRUDAN İLGİLİDİR" "SİYASET KURUMU VE ÖZGÜR BASIN, DEMOKRASİLERİN OLMAZSA OLMAZLARIDIR. BİR ÜLKEDE SİYASET VE BASIN NE KADAR GÜÇLÜYSE DEMOKRASİ DE O KADAR KÖKLÜ VE GÜÇLÜDÜR" PMD BAŞKANI GÖKTAŞ: "HER NE KADAR KONUMUZ MESLEKİ AHLAK DEĞİLSE DE BU İLİŞKİ İÇİNDE AHLAKİ SORUNLARI VE TARTIŞMALARI DA BARINDIRMAKTADIR" "HER NE KADAR KONUMUZ MESLEKİ AHLAK DEĞİLSE DE BU İLİŞKİ ÇİNDE AHLAKİ SORUNLARI VE TARTIŞMALARI DA BARINDIRMAKTADIR"

ANKARA (A.A) -TBMM Başkanı Köksal Toptan, basının toplum adına üstlendiği önemli görevleri yerine getirebilmesinin vazgeçilmez koşulunun özgürlük ve tarafsızlık olduğunu belirterek, "Basını özgür olmayan bir ülkenin çağdaş kanatlarından biri kopuk demektir" dedi. Toptan, Parlamento Muhabirleri Derneğinin (PMD) kuruluşunun 44. yıldönümü dolayısıyla TBMM Tören Salonunda düzenlenen "Basın-Siyaset İlişkisi" konulu panelinde açılışında yaptığı konuşmada, insanlığın ulaştığı en ideal yönetim biçimi olan demokrasinin; toplumların daha özgür ve mutlu bir hayat sürebilmesinin vazgeçilmez zemini olduğunu söyledi. Çağdaş demokrasinin, yönetenler ve yönetilenler ilişkisinin çok ötesinde yeni boyutlar kazanarak katılımcı, çoğulcu bir hayat biçimi haline dönüştüğünü kaydeden Toptan, düşünce ve ifade özgürlüğünün en etkili aracı durumunda olan basının da demokrasinin vazgeçilmez kurumları arasında yer aldığına dikkati çekti. Toptan, demokratik toplumlarda basının görevinin, kamu yararını ilgilendiren konularda haber ve bilgi vermek, kamuoyu oluşturmak ve toplumu aydınlatmak olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Yani basın toplumun hem sesi, hem de yol göstericisidir. Nitekim Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürkte basının önemini; Basın, milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikri gıdayı vermekte, hulasa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir sözleriyle dile getirmiştir. Demokrasi kültürünün yerleşmesi, bir yaşam biçimine dönüşerek kökleşmesi basının konumu ve yapısıyla doğrudan ilgilidir. Sağlıklı ve köklü demokrasi için halkın, ülkede ve dünyada olup bitenlerden zamanında ve doğru bir şekilde haberdar olabilmesi, her türlü fikrin serbestçe ve açıkça tartışılabilmesi gerekmektedir. Demokrasilerde; yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü güç olan basın, halk adına denetim ve kontrol görevini de yerine getirmektedir. Siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri başta olmak üzere toplumun farklı kesimlerinin görüş ve eleştirilerinin yönetime yansımasını sağlayan basın, böylece demokrasinin çok seslilik ilkesinin hayata geçirilmesine katkıda bulunmaktadır. Bu yönüyle basın, siyasetçi ile halk arasında köprü görevini yerine getirmekte, ülke sorunlarının en doğru şekilde çözümüne katkı sağlanmaktadır." -SİYASET VE BASIN- Siyaset kurumu ve özgür basının demokrasilerin olmazsa olmazları olduğunu vurgulayan Toptan, "Bir ülkede siyaset ve basın ne kadar güçlüyse demokrasi de o kadar köklü ve güçlüdür" diye konuştu. Toptan, siyasetçinin ve basının hedeflerinin birbirine yakınlığına dikkati çekerek, her iki kurumun da halka hizmet etmek, demokrasi ve özgürlükleri zenginleştirmek, huzur ve barış ortamını sağlamak gibi ortak amaçları paylaştığını söyledi. Siyasetsiz basın, basınsız siyasetin asla düşünülemeyeceğini kaydeden Toptan, "Bu nedenle ülkemizin vazgeçilmez kurumları olan siyaset ve basın arasında karşılıklı saygıya dayalı sağlıklı bir iletişimin olması çok önemlidir" dedi. -ÖZGÜR BASIN- Katılımcı demokrasi için, hizmetlerin halka en iyi şekilde ulaşabilmesi için, kalkınmış ve özgür bir Türkiye için, bilgi çağının öncüsü olmak için hem siyasetin hem de basının güçlü olması gerektiğini anlatan Toptan, şöyle devam etti: "Siyaset ve basın asla birbirinin rakibi değildir. Aynı amaç için ayrı kulvarda hizmet koşusu yapan biz siyasetçiler ile siz değerli gazetecilerin, Türkiyeyi hedeflerine ulaştıracağına yürekten inanıyorum. Basının toplum adına üstlendiği önemli görevleri yerine getirebilmesinin vazgeçilmez koşulu ise özgür ve tarafsız olabilmesidir. Basını özgür olmayan bir ülkenin çağdaş kanatlarından biri kopuk demektir. Basının sınırlama ve baskılara maruz kaldığı, özgürce görevini yapamadığı ülkelerde demokrasi ve insan haklarından söz etmek mümkün değildir. Türkiyede basın-siyaset ilişkilerinde sorunların yaşandığı dönemler olsa da demokrasi alanındaki gelişmelere paralel olarak gelinen düzey sevindiricidir. Şunu memnuniyetle ifade etmeliyim ki çoğulcu parlamenter demokrasinin tüm kural ve kurumlarıyla yaşadığı ülkemizde basınımız da özgürdür ve oldukça gelişmiş durumdadır. Bugün çok sayıda basın organının var olduğu ülkemizde farklı düşünceler kamuoyunda rahatlıkla tartışılabilmekte, eleştiriler dile getirilebilmektedir. Basın özgürlüğü bakımından Türkiyenin bir çok dünya ülkesine göre oldukça ileri bir yere sahip olduğunu gururla söylemeliyim. Ancak kuşkusuz bu alanda atılması gereken çok daha önemli adımların olduğu da açıktır. Her özgürlüğün kullanımında olduğu gibi basın özgürlüğü de sorumluluk bilinciyle hareket edilmesini gerekli kılmaktadır." -OBJEKTİFLİK- Basının, kamuoyunun sesi olma görevini başarıyla yerine getirebilmesi için meslek etiğini her şeyin üzerinde tutması, doğru, ilkeli ve objektif habercilik anlayışından ayrılmamasının büyük önem taşıdığını vurgulayan Toptan, "Medya gücünün kötüye kullanılması, kamu yararı ve kamu düzenine zarar vermekle kalmayacak, demokrasiyi de olumsuz yönde etkileyecektir" dedi. Toptan, toplumun çıkarlarını gözeten ve özgürlüklerin gelişmesine katkıda bulunan bir güç olarak basının, kendisini sorgulayarak iç denetimini yapmasının, etkinliğini ve itibarını artıracağını söyledi. Basının dünyadaki gelişmeler ışığında yapılanması için basın meslek örgütlerine de büyük görevler düştüğünü hatırlatan Toptan, şöyle konuştu: "Meslek örgütleri bir taraftan basın özgürlüğünü ve çalışanların haklarını korurken diğer taraftan da evrensel ilkelerin hayata geçmesini sağlamaktadır. Kurulduğu günden beri görevini, başarıyla yürüten meslek örgütlerinden birisi de Parlamento Muhabirleri Derneğidir. Milli iradenin hayat bulduğu Meclisimizde görev yapan basın mensuplarımızın oluşturduğu bu meslek örgütümüzün çalışmalarına gereken desteği vermeye özen gösterdiğimizi bilmenizi isterim. Çünkü parlamento muhabirleri, Meclisimizin yaptığı çalışmaların kamuoyuna en doğru şekilde ulaştırılmasının yanı sıra halkımızın görüş ve eleştirilerinin yasama sürecine yansıması için çok önemli bir rol üstlenmektedir. Mecliste bizlerin en yakın takipçisi olan, fedakarca görev yapan parlamento muhabirlerimizle milletvekillerimiz arasındaki ilişkilerin karşılıklı saygı ve anlayış içerisinde en ideal şekilde yürümesi hepimizin ortak dileğidir." -PMD BAŞKANI GÖKTAŞIN KONUŞMASI- PMD Başkanı Hıdır Göktaş da panelin açılışında yaptığı konuşmada, "Bizler, siyasetin kalbinin attığı yerde görev yapan muhabirler, siyasetçilerin mütemmim cüzleri, ayrılmaz parçaları olarak siyasi gelişmeleri en az siyasetçiler kadar yakından ve içinden izlemeye ve bunları kamuoyuna aktarmaya çalışıyoruz. Nasıl siyasi muhabirin varlığını siyasetçisiz düşünemezsek, siyasetçiyi de politika ve parlamento muhabiri olmadan düşünmek oldukça zor" dedi. Siyasetçinin, düşüncelerinin, yaptıklarının kamuoyuna, seçmene ulaşmasını isteyeceğini kaydeden Göktaş, "Bunun yolu da basında yer almaktan, basında yer almanın yolu da muhabire ulaşmaktan geçer. Bir siyasi muhabirin de haber oluşturmak, bilgiye ulaşmak için siyasetçiye ihtiyacı vardır" diye konuştu. Tarafların birbirine ihtiyaç duyan ilişkisi, bir işbirliği gibi gözükse de çoğu kez çatışmayı da içinde barındırdığını anlatan Göktaş, şunları söyledi: "Tam bu noktada, siyasetçi-gazeteci ilişkisinin nasıl olması gerektiği, hem karşılıklı güven, hem de gazetecinin kamuoyuna karşı sorumluluğu ve bu sorumluluğunun nasıl olması gerektiği sorusu karşımıza çıkar. Her ne kadar konumuz mesleki ahlak değilse de bu ilişki içinde ahlaki sorunları ve tartışmaları da barındırmaktadır. Gazeteci, siyasetçiden beklentileri için ya da siyasetçi kendi yararına bir haber için ahlaki sorumluluklarını geri plana atmalı mı? Bunun bir sınırı var mıdır? Amerikanın Irakı işgali sırasında ortaya çıkan embeddet (iliştirilmiş) gazetecilik, siyasi muhabirlik için de geçerli mi? Cumhurbaşkanının, başbakanın ve siyasi liderlerin uçağına-yemeğine davet edilme ayrıcalığını bu kavram içerisinde değerlendirmek, tartışmak mümkün mü?"
Parlamento Muhabirleri Derneği
2019