Partilerden PMDye 10 Ocak Ziyaretleri | Parlamento Muhabirleri Derneği

Partilerden PMDye 10 Ocak Ziyaretleri


Partilerden PMDye 10 Ocak Ziyaretleri
Siyasi Parti Grup Başkan vekilleri 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle , Parlamento Muhabirleri Derneğini ziyaret etti. Çalışan Gazetecilerin gününü kutlayan Grup Başkan vekilleri, gündeme ilişkin sorulara da yanıt verdiler AK Parti Grup Başkan vekili Naci Bostancı, CHP Grup Başkan vekil Levent Gök, MHP Grup Başkan vekili Oktay Vural ve HDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken beraberindeki heyetlerle birlikte PMDye geldi. İlk Ziyaret Ak Partiden Bostancı, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle Parlamento Muhabirleri Derneğini (PMD) ziyaret etti. Dernek Başkanı Göksel Bozkurt ve Yönetim Kurulu üyeleri tarafından karşılanan Bostancı, yanında getirdiği çiçeği derneğin Genel Sekreteri Tülay Ağaoğluna verirken, "Tülay aynı zamanda benim öğrencim. Geçmişte de bugün de her zaman, çiçek gibi gazetecilik yapan bir arkadaşımız, gününüz kutlu olsun" diye konuştu. Bazı sosyologların 1954 tarihinde ABDnin artık enformasyon toplumu olduğundan bahsettiklerini belirten Bostancı, "Bundan bahsederken enformasyon alanında görev alan insanların büyük bir kısmının kadınlar olduğu, erkek nüfusunu geçtikleri hususunun altını çizmişlerdi. Gerçekten de enformasyon, iletişim sektörü kadınların hem daha fazla ilgi duydukları, gösterdikleri hem de erkeklerden daha iyi oldukları iletişim becerilerine uygun olduğu için... Ben de hocalık yaparken gördüm, iletişim fakültelerinde her zaman kızların oranı erkeklerden daha fazlaydı. Bunun aynı zamanda mesleğe de yansıyor olması, son derece normal" dedi. Göksel Bozkurt da Meclisteki kadın gazetecilerin oranının yüzde 65 olduğunu, 7 kişilik PMD yönetimindeki kadın üye sayısının da 4 olduğunu söyledi. Bostancı, bir kadın gazetecinin, "Bu oran milletvekillerine de yansısaydı" sözlerine, "Siyasette de kadınların oranı gitgide yükseliyor. Bunun nedeni kadınların daha fazla kamusal hayatta yer almaları, görünür hale gelmeleri, iş dünyasına girmeleri. Bütün bunların neticesi siyasete yansıyor" diye konuştu. Bir gazetecinin, "Sizi yakalamışken bir sorumuz olabilir mi?" sorusuna, Bostancı, "Tabii ki ama beni yakalamadınız, ben geldim" şeklinde espriyle yanıt verdi. - "1961, 1982 anayasalarını darbeciler yapmıştı, şimdi siviller yapmak istiyor" Bostancı, Anayasa Uzlaşma Komisyonu ile ilgili bir soru üzerine, şunları söyledi: "Anayasadan herkes şikayetçi mi? Şikayetçi. Siyaset, 33 yıldır bu konuda itirazlarını bildiriyor. Hepimizin ortak olduğu husus, darbe dönemi anayasasına karşı olmak değil mi? Bu da son derece olağan. Çünkü sivil siyaseti temsil edenler darbe döneminin anayasası ile iş görüyorlarsa bu onlar için, herhalde yüzleşmeleri gereken bir durum. 1961 Anayasasını da darbeciler yapmıştı, 1982yi de darbeciler yaptı. Şimdi de siviller yeni anayasa yapmak ve darbe anayasasından kurtulmak istiyorlar. Bütün partilerin yeni anayasaya ilişkin zihni hazırlıkları da var. 1982 Anayasasına karşıysak ne olması gerektiğine ilişkin hem zihni hem de başka türlü hazırlıkların olması gerekiyor. Yani bunca yıl anayasa üzerine hepimiz konuşuyorsak, partilerin zaten yeni anayasa tekliflerine ilişkin hazırlıkları vardır. Problem ne? Problem belli konularda uzlaşma, anlaşma. Uzlaşma ve anlaşma yapmadan yeni anayasa yapmak mümkün mü? Hayır, mümkün değil, uzlaşacağız. Buna karşıyız, ona karşıyız tarzındaki yaklaşım, uzlaşmanın baş şartı olabilir mi? Uzlaşmanın baş şartı herkesi dinlemek, karşılıklı tartışmak. Her partinin muhakkak, tek başına anayasayı yapamayacaksa, diğerleri ile uzlaşmak gerekliliğine ilişkin bir yaklaşımının olması gerekir. Peki nasıl anayasa yapacağız? Vatandaş odaklı, devleti öncelemeyen, insanı önceleyen, özgürlükleri ve temel hakları vurgulayan, Türkiyenin ulaştığı demokratik düzeyi ve bundan sonra ulaşmak istediği hedefleri ifade eden anayasa olması gerektiği hususu ortak bir talep. Bunlar konusunda problem olmadığı anlaşılıyor. Temel problem, sisteme ilişkin. Başkanlık mı, değil mi? Burada da yaklaşımın şöyle olması gerekir; başkanlığı AK Parti isterken, elbette niye başkanlık? AK Parti Uzlaşma Komisyonunda, bunun altını doldurmak, kamuoyu ile iletişimini kurmak, süreç içerisinde de ikna edici tarzda bunu dile getirmekle mükelleftir. Muhalefet de istemiyorsa veya kimler istemiyorsa, niçin başkanlığa itiraz ettikleri, tezlerinin ne olduğu konusunda rasyonel, halkı ikna edici, fikirlerini temellendirici yaklaşım sergilemeleri gerekir." AK Parti Grup Başkanvekili Bostancı, "Uzlaşamama halinde, anayasanın değiştirilmesi için 330 sayısını bulmak amacıyla AK Partiye 13 milletvekilinin desteği formülünden" bahsedildiğinin söylenmesi üzerine, "Muhtemelen bunu satranç sporunu iyi bilenler, çeşitli varyasyonları hesap ederek geliştirmişlerdir. Siyaset çok öyle gitmez. Siyasetin şu anda odaklandığı - Uzlaşma Komisyonu var - uzlaşmasını temenni etmek ve bu istikamette anayasa çıkartmasını beklemek şeklindedir. Rahmetli Demirel, doğmamış çocuğa don biçilmez diye laf kullanırdı. Siyaset varsayımlar üzerine yürümez" değerlendirmesinde bulundu. "Başkanlık sistemi anayasayı kilitlerse, başkanlık sistemini erteleme ya da başka bir formül bulma alternatifiniz var mı?" sorusuna Bostancı, "Bu da bir varsayım. Uzlaşma Komisyonu çalışırken bakacağız, niye uzlaşıyor, nerede uzlaşmıyor, bütün bu konular nasıl müzakere ediliyor? Daha bunlar olmadan ön alıcı değerlendirme yapmak doğru olmaz" yanıtını verdi. Bostancı, "Bu Parlamentodan yeni anayasa çıkıp çıkmayacağının" sorulması üzerine, bir siyasi partinin tek başına anayasayı yapacak olsa dahi, diğer partilerle görüşmesi gerektiğini vurguladı. Naci Bostancı, "Biz görüşeceğiz ve o uzlaşmayı arayacağız. Biz dediğim kim? Sivil siyaseti temsil eden herkes. Bu Parlamentodan çıkmazsa hiç bir Parlamentodan çıkmaz anlamını çağrıştırır; bu sorun, bu yaklaşım ya da Parlamentoya ilişkin ümitsizlik. Bu olmayacaksa ne zaman olacak, nasıl olacak, gönlümüze göre Parlamento teşekkül edince mi olacak? Sonuçta, siyasetin görevi problem çözmek, bugün çözecek problemini. Eğer 33 sene sonra anayasa üzerine bu kadar laf ettikten sonra, sivil siyasetin temsilcileri anayasa yapamazlarsa, bu biraz ayıp olur galiba, değil mi?" sözlerini sarfetti. - "Gazetecilik dolayısıyla değil, başka tür davalar üzerinden yürüyor" Bir gazetecinin, "10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününde Can Dündar ve Erdem Gül gibi tutuklu olduğu için mesleğini yapamayan gazeteciler olduğunu anımsatarak, buna ilişkin değerlendirmesini sorması üzerine Bostancı, şu ifadeleri kullandı: "Gazetecilere ilişkin çeşitli değerlendirmeler yapılıyor. 31 gazeteciden bahsediliyor, bunun 27si cezaevlerinde. Her birine ilişkin açılan dava da gazetecilik dolayısıyla değil, başka tür davalar, hukuki soruşturmalar üzerinden yürüyor. Can Dündar ve Erdem Gül meselesi mahkemede. İnşallah en kısa zamanda tahliye olmalarını, beraat etmelerini ben de isterim. Ayrıca Erdem benim öğrencimdir; Erdemi kişisel olarak çok severim, çok taktir ederim. Meclis çalışmalarında da hukukumuz teşekkül etmişti. Zaman zaman görüşür, konuşurduk. Ümit ederim en kısa zamanda evlerine ve işlerine dönerler." Naci Bostancı, "milletvekili dokunulmazlıkları konusunda AK Partinin tavrının sorulması" üzerine, "Dokunulmazlıklar konusunda yeni bir hukuki düzenleme var mı? Yok. Mevcut hukuk ne diyorsa o çerçevede süreçler işler. Bunu işletmek de herkesin boynunun borcu. Fezlekeler bir gelsin, değerlendirmesi yapılır" dedi. CHP adına Grup Başkan Vekili Levent Gök   AK Parti GRup Başkan vekili Naci Bostancının ardından CHP GRup Başkan Vekili Levent Gök Parlamento Muhabirleri Derneğini (PMD) ziyaret etti. Gökü, PMD Başkanı Göksel Bozkurt, Başkan Yardımcısı Melda Çetiner ve Genel Sekreter Tülay Ağaoğlu karşıladı. Levent Gök, yaptığı konuşmada, gazetecilerin hangi koşullarda çalıştığını, geleceğe dair kaygılarını, Türkiyede basın üzerinde yaratılan her türlü korkuya, tehdide rağmen onurlu bir şekilde halkın haber alma hakkını nasıl sahiplendiğini ve ona saygı gösterdiğini çok yakından bilen bir kişi olarak bugünü kutladığını ifade etti. "Gönül arzu eder ki  Türkiyede hükümlü ve tutuklu gazeteciler, basın mensupları bulunmasın. Düşündüklerinden ve yazdıklarından dolayı kimse hapislere atılmasın" diyen Gök, ancak Türkiyenin en önemli gazetelerinden birinin Genel Yayın Yönetmeni ve Ankara Temsilcisinin tutuklu olduğunu kaydetti. Gök, şöyle devam etti: "Sayın Can Dündar ve Erdem Gülün tutukluğunun neredeyse 2 aya yaklaştığı bir süreçte bu ziyareti gerçekleştiriyor olmamız  son derece üzüntü verici. Biz Çalışan Gazeteciler Gününü kutlamak için buradayız ama çalışamayan ve tutuklu bulunan gazeteci arkadaşlarımız var. Bu çok önemli bir çelişki. Bu çelişkiyi Türkiye taşıyamaz, taşımamalıdır. Bütün gazeteciler, medya mensupları özgürce, yazdıklarını serbestçe halkıyla paylaşmalı ve iktidar da basın özgürlüğünün önünü açmalı. Medya mensupları, acaba ben şunu yazarsam başıma ne gelecek endişesinden kurtulmalıdır. Ancak şu anda Türkiyede gelinen noktada iktidarın ağır baskısı altında herkesin kendisini bir yandan da otosansüre tabi tuttuğu bir ortamda çalışıyorsunuz. Aynı zamanda işten çıkarılan gazeteci sayısındaki olağanüstü artışlarla Türkiye tam da çalışamayan gazeteciler ortamına dönüşmüş durumda." - "Çalışamayan gazeteciler çalışan gazetecilerin sayısından daha fazla" Gök, bugün Türkiyede çalışamayan gazetecilerin çalışan gazetecilerin sayısından daha fazla olduğunu iddia ederek, bunun vahim bir tablo ve yaman bir çelişki olduğunu söyledi. Türkiyenin böyle bir tabloyu hak etmediğinin altını çizen Gök, ülkenin elbette özlenen demokrasiyi, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü kuracağını kaydetti. Gök, şunları ifade etti: "Bu ağır baskılardan hep birlikte kurtulduğumuz zaman gerçek anlamıyla Çalışan Gazeteciler Gününü kimsenin tutuklu ve hapiste olmadığı, herkesin yazdıklarından dolayı kendini özgür hissettiği bir ortamda gerçek anlamıyla kutlayacağız. Buruk olduğunuzu biliyorum. Bizim CHP olarak tek dileğimiz, Türkiyede medya özgürlüğünün temin edilmesi. Gazetecilerin, basın emekçilerinin özgürce yazacakları ve yayın yapacakları koşulları yaratmaktır. Bu konuda CHP olarak tüm meslektaşlarınızın yanında olduğumuzu bilmenizi isteriz. Basın önündeki engellerin kaldırılması yönünde de üzerimize düşen her türlü görevi bugüne kadar yerine getirmeye çalıştık, bundan sonra da kararlılık içinde getirmeye çalışırız. Basın herkesi eleştirebilmelidir. CHP de buna dahildir. Yeter ki bizler birbirimizi anlayalım ve Türkiyenin demokrasi çıtasını yukarı çıkaralım. Eleştiriden korkmayacağız. Siysetçiler zaten eleştiriden asla geri kalmamalıdır. Karşılaştığınız tüm zorlukları biliyoruz. Ben hem burada bulunan arkadaşlar nezdinde, bulunamayan arkadaşlara da iletmeniz kaydıyla hepinizin Çalışan Gazeteciler Gününü kutluyorum." - "Türkiyenin bu ayıplardan kurtulması gerek" Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Gök,  "Uzlaşma olmaması halinde referanduma götürülmesi için 14 milletvekili yazılıp çiziliyor. Bu Güneş Motel pazarlıklarını akla geliyor. Nasıl değerlendiririsiniz?" sorusu üzerine, Türkiyenin bu ayıplardan kurtulması gerektiğini, ayıplı bir demokrasiyle yoluna gidemeyeceğini söyledi. Gök, hiç kimsenin, hukuk dışı yollarla anayasa gibi bir toplumsal mutabakat metninin hazırlanacağını iddia edemeyeceğini kaydetti. Anayasaların özgürlükçü, devleti bireye karşı değil, bireyi devlete karşı koruyan anlayışı barındırması, temel hak ve özgürlüklerin sınırlarını genişletmesi gerektiğini ifade eden Gök, çağdaş ülkelerde hangi standartlar varsa o standartların uygulanmasını istediklerini vurguladı. "İşte medya özgürdür diyoruz. Şu anda anayasamızda da medya özgürdür diyor. Sizce medya özgür müdür?" diye soran Gök, uygulamaya bakıldığı zaman bugün 33 civarında gazetecinin hapislerde, zindanlarda yazamadığını, halka ulaşamadığını söyledi. Bunların aşılması gerektiğini ifade eden Gök, şunları kaydetti: "Bizim daha özgürlükçü bakmamız gerekiyor. Bunu yaparken kuvvetler ayrılığını güçlendirici, parlamenter demokrasinin çıtasını yükseltecek düzenlemeler de yapılabilir. Bu düzenlemeler yapılırken iktidarın keyfi davranışlarının denetlenmesi ve iktidarın sınırlanması esastır. Anayasacılık temel anlamıyla iktidarın sınırlanmasına dönüktür. İktidarın içinden yeni bir iktidar türevi yaratmak anayasacılık değildir. Bu nedenle CHP sadece anayasa değil, Türkiyedeki mevcut diğer antidemokratik tüm yasaları masaya yatıracaktır. İktidar partisinin samimiyet testini o zaman göreceğiz. Can Dündarın, Erdem Gülün tutuklu olduğu bir ortamda kimse bize samimi olduğundan bahsedemez." Basın yönetmeliğinde değişiklik yapıldığı anımsatılarak, "Arkadaşların bir çoğunun basın kartlarını iptal ediyorlar, kazanılmış haklarını ellerinden alıyorlar. Bu konuda ne yapacaksınız?" sorusu üzerine Gök,  bu konu gündeme geldiği günden itibaren yoğun çaba içerisinde bulunduklarını belirtti. Bu iktidarın "korkak bir iktidar" olduğunu, gerçeklerin yazılmasından, basının kalite ve niteliğinin artmasından ve basının her yerde olmasından rahatsız olduğunu iddia eden Gök, şu yanıtı verdi:
"Meclis içerisinde de muhabir arkadaşlarımızın kulislere girmemesi, iktidar partisinin çoğunluk oylarıyla maalesef kabul ediliyor. Biz buna karşı çıktık .Biz bu anti demokratik yasaların, uygulamaların tümünün karşısında olduğumuzu zaten ifade etmemize gerek yok. Basın hürdür diyorsak basını her yerde hür yapmamız gerekiyor. Basının işi gazetecilik yapmak, haber üretmek, halkın haber alma hakkını temin etmek. Dolayısıyla bu hakları kısıtlayan hiçbir uygulama bir kere yaşayan bir uygulama olamaz. Bu konuda sizlerin çabaları yanında biz de bu çabayı sarf ediyoruz."
 
MHPden  2 Grup Başkan vekili birlikte geldi
MHP Grup Başkan Vekilli Oktay Vural, Grup Başkanvekili Erkan Akçay ile birlikte 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla Parlamento Muhabirleri Derneğini (PMD) ziyaret ederek, gazetecilerin gününü kutladı.
"Çalışan gazeteci" olmasından memnun olduklarını dile getiren Vural, her bir basın mensubunun eksikliğinin hissedildiğini, çalışmayan, çalıştırılmayan ve çalıştıkları için hapishanede olan gazetecilerin de çalıştıklarını görmek istediklerini ifade etti.
Gazeteci Can Dündar ve Erdem Gülün de içinde bulunduğu bazı gazetecilerin tutuklu olduğunu ifade eden Vural, "Tutukluluk esas olmamalı. Daha önce milletvekilleri tutuklanırken milli irade tutuklanıyor demiştik. Bir gazeteci tutuklandığında,  bu aynı zamanda gazeteci aracılığıyla  halkın bilgi edinmesini kısıtlamaktır. Bu çok istisnai olmalı. Bir an önce özgürlüklerine kavuşmaları önemli. Hukuki sürecin, tutukluluk hali kaldırılarak devamını diliyoruz" görüşünü kaydetti. Yeni Anayasa çalışmalarıyla ilgili bazı senaryolar olduğu ve bunları  ilgili değerlendirmesinin sorulması üzerine Vural, demokrasinin açık bir rejim olması gerektiğini belirtti.  Kumpaslarla hareket eden siyasi zihniyetin Türkiyeye faydası olmayacağına işaret eden Vural, şöyle konuştu: "Türkiyenin anayasasını yapmamız gerekiyor. Mesele, hepimiz birlikte aziz milletimizin arzuladığı, milletin değerlerini, demokrasinin kazanımları ve Cumhuriyetin kuruluş temellerini dikkate alarak bugünkü sorunları çözmek için Anayasa yapmayı hedeflemeliyiz. Samimi olarak buna çalışmamız lazım. Aksi taktirde,kumpaslarla, tezgahlarla, planlarla hareket etmek doğru olmaz. MHPnin kafasında hiçbir zaman bunlar olmaz. Biz samimiyetle, Anayasa tartışmaları ekseninde Parlamenter sistemin sıkıntılarını ortadan kaldıracak ve güçlendirecek, bundan sonra Anayasa konusunda yeni siyasal tartışmaların  olmaması için bu komisyonu fırsata çevirmek istiyoruz.  Bizim bu  komisyondan amacımız ve hedefimiz Türkiyenin ihtiyacı olan Anayasayı çıkartmak ve bunun için azami mutabakatı sağlamaktır. Bunun dışındaki tezgah, kumpas, senaryolar bizim gündemimizde yoktur. Biz ihlasla sadece sadece bu süreç içerisinde sonuç almaya odaklandık. Sonuç almayı engelleyici  her türlü girişimin de vatandaş tarafından kabul görmeyeceğine inanıyoruz. AKP, daha önce kurulmuş komisyonu terketmişti. Umarım bundan sonraki süreçte daha önceki komisyonun yaptığı çalışmaları  dikkate alarak olumlu sonuçlandırır. Bu konuda da sonuç almamız gerekir. Milletimizi yormamamız, kutuplaştırmamamız lazım. Hepimiz elbirliği, diyalog ve uzlaşmayla ülkenin anayasasını yapmalıyız. Tarih önünde aziz milletimize karşı sorumluyuz. Bu sorumluluğumuzu samimiyetle yerine getirmemiz lazım. Bu konuda dayatmalardan, kendi siyasi beklenti ve ikballeri için ortamı kollamaktan vazgeçmeli ve komisyondaki herkesin samimiyetle meseleye bakması gerektiğini düşünüyoruz. Bizim bu samimiyetle meseleye bakarak  görüşlerimizi, düşüncelerimizi,  irademizi kullanacağımızdan herkesin emin olması gerekir." Vural, gazetecilerin çalışmasının önemli olduğunu, kendilerinin  basının halkı doğru bilgilendirmek ve politik manipülasyon aracı olmadan halka karşı sorumlu olarak görevini yapmasını beklediklerini ifade ederek,  medyanın gücünü halktan aldığını vurguladı. Türkiyenin çalışan, özgür, halka karşı sorumlu  medyaya ihtiyacı olduğunu savunan Vural, basının tarafsız olarak görev yapması gerektiğini söyledi. MHP Grup Başkanvekili ve Manisa Milletvekili Akçayın gazetecilere Mesir Macunu ikram etmesi üzerine Vural, "Sayın Akçay, zamanının ruhuna uygun olabileceğini düşünerek Mesir Macunu getirdi.  Güçlenin diye...Güçlü gazeteci olursa demokrasi güçlenir. Gazeteciler ne kadar güçlü olursa sorgulayabilir, soru sorabilir. Allah size soru sorma cesareti, düşüncelerinizi yazabilme imkanı versin" dedi.
HDP Adına İdris Baluken geldi
HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, "Tutuklu gazeteciler sorununun biran önce ülke gündeminden kalkması gerektiğini düşünüyoruz" dedi.
Baluken, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle Parlamento Muhabirleri Derneğini (PMD) ziyaret etti. Dernek Başkanı Göksel Bozkurt ve Yönetim Kurulu üyeleri tarafından karşılanan Baluken, yanında getirdiği karanfilleri gazetecilere dağıttı. Sıkıntılı bir süreçten geçildiğini ve basın yönelik baskıların olduğunu savunan Baluken, "Keşke basın özgürlüğünün olduğu bir ortamda bu ziyareti gerçekleştirmiş olsaydık" dedi. Basının özgür olması gerektiğini söyleyen Baluken, Türkiyede bu konuda anti demokratik uygulamaların olduğunu öne sürdü. Baluken, Türkiyenin basın özgürlüğü konusunda 180 ülke arasında son 30da bulunduğunu ileri sürerek, 40a yakın gazetecinin ise cezaevinde bulunduğunu savundu. Baluken şöyle devam etti: "Tutuklu gazeteciler sorununun biran önce ülke gündeminden kalkması gerektiğini düşünüyoruz. Cezaevlerinde asla bir gazetecinin bulunmaması gerektiğini ifade etmek istiyoruz. Kürt illerinde yaşanan çatışmalı süreçle birlikte basın üzerindeki baskılar daha fazla görünür olmaya başladı. Her birinize yönelik baskı, Türkiyede yaşayan bütün yurttaşlara baskı olarak değerlendirilmelidir. Bugün muhalif yazı yazan birçok meslektaşınız işini kaybetmekle yüz yüze kalıyor. Metin Göktepenin de ölüm yıldönümüydü. Uğur Mumcu ve Musa Anter gibi Türkiye siyasi hayatının faili aydınlatılmamış onlarca cinayeti bulunuyor. Meslek grupları içerisinde en yüksek işsizlik oranı gazeteciler için söz sonusu olmaya başladı. Bütün bunlar düzeltilmelidir. İnsan onuruna yaraşır özlükle ilgili bir takım koşulların hayata geçmesi gerektiğini düşünüyoruz." Bir gazetecinin, "Naci Beyin tutuklu gazeteciler konusunda bir açıklaması oldu ve gazetecilik faaliyeti yüzünden tutuklanmadığını söyledi nasıl değerlendirirsiniz?" sorusunu yanıtlayan Baluken, "Çok ayıp bir gerekçedir. Dünyada gazetecileri tutuklayan hiçbir ülke gazetecilik yaptığı için tutukluyoruz demez. Mutlaka bir takım gerekçeler üretilir. Sayın grup başkanvekiline önerimiz de bu tarz kimsenin inanmadığı gerekçelere sığınmak yerine bu ayıbı ülke gündeminden kurtaracak yasal düzenlemeye yoğunlaşşsın" dedi.
Parlamento Muhabirleri Derneği
2019